Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi) |
|
 | Seyretsek.com Değerlendirmesi  | |
Müstehcenlik: | (6) | Şiddet: | (10) | Küfür/Argo: | (7) |
| |
“Inglorious Basterds”ın konusu, Alman işgali altındaki Fransa’da başlar. Çok sevdiği ailesinin, Nazi Albay Hans Landa’nın (Christoph Waltz) tarafından katledilmesine tanıklık eden Shosanna Dreyfus (Melanie Laurent) adlı kadın, katliamdan kılpayı kurtularak Paris’e kaçar. Orada sinema salonu sahibi ve işletmecisi olarak yeni bir kimlik edinir.
Aynı günlerda Avrupa’nın başka bir köşesinde Teğmen Aldo Raine (Brad Pitt), Yahudi askerler tarafından kurulan bir grubu düşmana karşı misilleme yapma amacıyla organize etmektedir. Düşmanları tarafından “Piçler” yakıştırmasıyla bilinen Raine’ın grubu, Nazi Almanyasının önde gidenlerine zarar verme misyonunu üstlenmiştir.
Bu amaçla, Alman sinema oyuncusu ve gizli ajan Bridget Von Hammersmark (Diane Kruger) ile işbirliği yaparlar. Shasoanna’nın kendi intikamını alma planlarını yaptığı bir sinema salonunun çatısı altında hepsinin kaderleri kesişecektir.
2010 Oscar Ödülleri
En iyi yardımcı erkek oyuncu: Christoph Waltz
2010 Altın Küre Ödülleri
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christoph Waltz
Kritikler
Ali Koca - Zaman
Edebiyatta da böyledir; bazı yazarlar 'ustalık hakkı'nı sonuna kadar kullanır. İsim ve tarz yaptıktan sonra, bir ressam edasıyla istediği gibi fırça oynatırlar. Tarantino'nun 'Soysuzlar Çetesi'nde (Inglorious Basterds) yaptığı da bundan başka bir şey değil esasında. Quentin Tarantino, en 'sivri' fikirli yönetmenlerden biri olduğunu bir kez daha gösteriyor. Ondan başka kim akıl edebilirdi, 'savaş karşıtlığı' ayağına yıllardır sömürülen Hitler malzemesini ortadan kaldırmayı. Üstelik tarihi devre dışı bırakma işini de alaycı bir mizahla yaparak... Malum, Hollywood yıllarca tarihi anlattığını iddia ederek tahrif etmeyi gayet ciddi havalarla yaptı. Tarantino, hiç olmazsa gerçek bir şey anlatırmış gibi yapmıyor. Zaten en iyi yaptığı iş de, klişeleri kullanarak klişeleri tersyüz etmek. Neyse, daha baştan beklenti oluşturmayalım, zira 'Soysuzlar Çetesi' şahane bir iş değil.
Tarantino yine 'chapter'larla (bölüm) ördüğü hikâyesine 1941'de 'Bir Zamanlar Nazi İşgali Altındaki Fransa'da başlıyor. Shosanna Dreyfus'un ailesi, Nazi subayı Albay Hans Landa (Christoph Waltz) tarafından öldürülür. Oradan kurtulan Shosanna (Mélanie Laurent), dört yıl sonra Paris'te farklı bir kimlikle sinema salonu işletmektedir. Bu arada Avrupa'nın bir köşesinde Yahudi kökenli Amerikalı askerlerden oluşan Teğmen Aldo Raine (Brad Pitt) komutasındaki 'Soysuzlar' namlı ölüm timi de Nazilere korku salar. Zira bu çete, Aldo'nun Apaçi köklerinden ilhamla, yakaladıkları askerlerin kafa derisini yüzmektedir. Soysuzlar, Alman aktris Bridget von Hammersmark (Diane Kruger) ile anlaşarak bir Alman filminin Paris'teki galasında Hitler ve kurmaylarını öldürmeyi planlar. Gala, Shosanna'nın, yeni adıyla Emanuelle Mimieux'nun sinema salonunda yapılacaktır. Soysuzlar'ın operasyonundan habersiz olan Shosanna da Nazilere 'yakıcı' bir plan hazırlamıştır.
CHRISTOPH WALTZ'IN HARİKULADE OYUNCULUĞU
Tarantino, ilgi çekici bir biçimde sinemayı filmin merkezine yerleştiriyor. Shosanna'nın işlettiği sinema salonunun Hitler ve kurmaylarının ölüm mekânı olması bir yana; Shosanna'yı 'görüldüğü yerde öldürülecek bir Yahudi'den, Emanuelle Mimieux gibi 'saygı duyulacak bir Fransız'a dönüştürmesi bile akıllıca üretilmiş bir metafor. Üstelik Hitler'den Goebbels'e kadar karakterlerin neredeyse tamamının diyaloglarında sinema önemli bir yer tutuyor. Soysuzlar'a Britanya'dan katılan Teğmen Archie Hicox'un da sivil hayatında bir film eleştirmeni olması ve Alman sineması hakkında Churchill'e bilgi vermesi ise Tarantino'ya has bir mizah anlayışının ürünü. Mizah, filmdeki karakter ve diyalogları bir gölge gibi takip ediyor. Değme komedi filminden daha fazla güldüren yerler var.
Filmin mizah kadar önemli bir 'unsuru' da western türü. Soysuzlar Çetesi'ni baştan sona bir western filmi olarak izlemek pekala mümkün. Sadece müzikleriyle değil. Yine etkileyici bir açılış müziği kullanan Tarantino'nun ilk sahnede oluşturduğu gerilim, westernin kalıplarını tersyüz eden İyi Kötü Çirkin'in açılışıyla neredeyse aynı. Nazi subayı Landa ile Fransız çiftçi arasındaki sahne; Sergio Leone'nin filminin ilk dakikalarında Kötü'nün (Lee Van Cleef), Billy Carson'ı aramak için girdiği evde yaşanan gerilimin çok başarılı bir versiyonu. Diyalogların gelişimi ve bir Leone klasiği olan yakın plan yüz çekimleri bile neredeyse aynı. Soysuzlar'ın Bridget von Hammersmark'la buluştuğu bar sahnesi de bu konudaki bir başka örnek. Zaten Aldo Raine'in kökeninin Apaçilere dayanması ve çetenin kafa derisi yüzmesi de ayrı bir faktör. Soysuzlar'ın tekinsiz, alaycı, acımasız tavırları ve diğer karakterlere yaklaşımı da Leone'nin yeniden şekillendirdiği kovboy profiline uygun.
Filmin şok edici yanı olan Hitler'in Amerikalı Yahudi askerler tarafından öldürülmesi, cin gibi bir buluş. Filmde, yarım asırdan fazladır Yahudileri şımarık bir mağdur pozisyonuna çıkaran, affedilmeyen bir günahı da Almanların sırtına bir ur gibi yükleyen Hitler'in öldürülmesine, Yahudiler kadar Almanlar da sevinebilir. İnsanlığın vicdan mahkemesinde zaten yargılanmış olan Hitler'e öldürücü cezayı kesiyor Tarantino: CIA'ın suikast timi kılığındaki Amerikalı Yahudiler tarafından öldürüle!
Filmin kurgu, hikâye anlatımı, görsel işçiliğine ve Tarantino'nun oyuncu yönetimine diyecek yok. Albay Hans Landa rolündeki harikulade oyunculuğuyla Christoph Waltz, göründüğü her sahnede diğer oyuncuların ışıltısını söndürüyor. Farklı bir aksan ve tiplemenin hakkını veren Brad Pitt'in bile...
Savaş filmlerinin klişelerine de yüz vermeyen Soysuzlar Çetesi, Tarantino'nun başta söylediğimiz 'hakkını' kullanarak tarihi kendince yeniden yazdığı bir film. Bu şekilde Yahudileri rahatlatmayı düşündüğünü söylemek biraz komik olur elbette. O sadece, kendi eliyle kazandığı erken ustalık payesini fütursuzca kullanıyor. Tarantinoseverler olarak bizde ona verecek joker çok; ama bakalım Tarantino, 'hakkını' kullanmaya daha ne kadar devam edecek.
|
|
Şu anda 77 konuk çevrimiçi
|